Değerli  Geliştrend  okuyucuları, bu yazımı Geliştrend’in birinci doğumgününe katıldığım gün kaleme aldım. Geliştrend için yazdığım ilk yazı ve bundan sonra da faydalanacağınız umduğum yazılarımla devam etmeye çalışacağım. Çünkü bugün Ömer Ekinci’ye,  benimle yaptığı röportaj sırasında, kendi ifadesiyle kameralar önünde söz verdim. Sözümün arkasında durmak için elimden geleni yapacağım.

Bu yazıyı hangi kategoriye yerleştireceğini bilemiyorum  ama uzun zamandır aklımdan geçen bir duyguyu  sizlerle paylaşmak için bunu fırsat olarak kullanmamı hoş görmenizi rica ediyorum. Daha sonraki yazılarımda Geliştrend’in konseptine uygun yazılar hazırlamaya özen göstereceğim.

Yaıznın başlığında pek tercih ettiğim birşey olmasa da İngilizce bir kelime kullanmak durumunda kaldım. Okuyucuların anlayışına sığınarak soruma vereceğiniz cevap ve yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen bu söylemi  haddi aşan bir söylem olarak algılamayınız. İçimden geldiğince paylaşmak istediğim bir duygumun yansıması  bu. Belki gerçekci bulmayabilirsiniz ama sanal dünyanın gerçeğine uygun samimi bir dilek.

Dünyaya format atmak mümkün olsaydı eğer nasıl bir Dünya isterdiniz? Dünyayı kötülüklerden arındırmak isteyen,  en azından kendi dünyasının daha iyi olması yönünde bir değişim isteyen sanırım çok  insan olmuştur.  Ben küçük yaşlarımdan itibaren hep dünyayı kötülüklerden arındırmanın mümkün olmasını  hayal ettim.  Hayal etmekten  öte aklımca kafa yormaya çalıştım.   O zamanlar çocukca duygulardı bunlar elbette. Hiç kötülükler olmasa, hiç kimse birbiriyle kavga etmese, herkes mutlu olsa,  arkadaşlar birbiriyle küsmese, hiç kimse maddi sıkıntı çekmese, toplumu yönlendiren insanlar hep toplumun iyiliği  için çalışsa diye başlamıştı sorgulamalarım. Bu duygularım  hiç bir zaman tepkisel duygular  değildi. Aksine  her dönemde mutlu, keyifli, rahat   bir yaşamım  oldu. Belki de  arzumun nedeni  buydu.  Yaş ilerledikçe Polyanna’nın mutluluk oyununu oynamanın pek de gerçekci olmadığını gördüm. İyilikler kadar kötülükler, barış kadar savaş, mutluluklar kadar mutsuzluklar, sevinç kadar üzüntü, sevgi kadar nefret, tokluk kadar açlık, iyi duygular ve dilekler kadar nefret ve kin duyguları  gözledim çevremde.  Eğitim hayatım ilerledikçe, tarihten coğrafyaya, psikolojiden sosyolojiye, finanstan ekonomiye bilgi birikimim arttıkça hayatın  gerçeklerini  daha fazla algılamaya başladım.

Burada asla felsefe yapmak ve bu platformda böyle bir tartışma alevlendirmek niyetinde değilim. Bu konuların onlarca bilim dalının konusu olmasının yanısıra inanç ve ahlak konuları olduğunun farkındayım.  Ayrıca herkese önemli bir tavsiyem daha olacak; kendimiz de dahil hiç kimsenin, tabirimi hoş görün,  dolduruşuna  gelmemek gerektiğine inanırım.

Peki böylesine çok yöne çekilecek, spekülasyona açık bir  soruyu yazının başlığı olarak neden mi kullandım dersiniz.  Basit bir cevap bulmak adına.   Belki de bu kadar karmaşık bir duruma basit bir cevap bulmak daha pratik olur düşüncesiyle.

İşte basit bir cevap, dünyayı resetlemeyi hedeflemek yerine hepimiz kendimize önce bir format atalım.  Dünyayı değiştirmeye kendimizi değiştirmekle başlayalım. Ama bu formatlama herşeyi silmeyen bir teknolojiyle yapılsın. Kötü duygular, kıskançlıklar, kin ve nefret, tembellik, hatalı ve insani olmayan kodlar silinsin. Yerine, içimizde zaten var olupta belki de gizlenmiş  güzel duygular, çalışma azmi, insanlığa faydalı olacak işler gerçekleştirme arzusu, doğru ve  faydalı bilgiler kaydedilsin.

Bu noktada okuyuculara bir tavsiyede bulunmadan geçemeyeceğim. Dünyayı  iyi yönde değiştirmek için güzel duygulara sahip olmak şart ama ne yazık ki yeterli değil. Güzel insan olmak demek sadece iyi duygulara sahip olmak değildir. Güzel insan olmak aynı zamanda çalışkan, iradeli, bilgi ve fikir sahibi olmak demektir.  Sorgulayan, gözlemleyen, bilgiyi biriktirerek fikir yürütebilen, zamanını  verimli kullanan, hayatını önce kendini eğitmeye ve geliştirmeye  adayan insan demektir.  Eğitimli insan demektir.  Kendine faydası olmayan bir insan bir başkasına nasıl faydalı olabilir. En azından çevresindeki küçük dünyayı  bir nebze de olsa değiştirmeye nasıl gücü yeter.

Bu yazı bu sitenin misyonuyla ilgisini inanıyorum ki sizler de hissettiniz ama bir kez de ben dile getirmek isterim. Sevgili  Ömer Ekinci ve onun gibi  genç yaşlarına rağmen başarılarını gözlediğim, güzel duygulara sahip, ama aynı zamanda  çalışkan, iradeli, azimli ve  bilgileriyle fikir yürüten ve bunları samimiyetle  çevresiyle paylaşan,  kendilerini yetiştirmek için uğraş veren  insanlarla  tanıştıkça çocukluğumda arzu ettiğim bir dünya ufukta mı diye umutlanıyorum.

Sevgili gençler, genç girişimci adayları  lütfen önce kendinize faydalı olun. Faydalı olun ki sıra çevrenize gelebilsin. Girişiminiz başarıya ulaşsın ki başkalarına istihdam sağlayın. Sizler başarılı olmak için iradeli ve çalışkan olun ki diğer girişimci adayları başarı öykülerinizi ve yaptıklarıınızı örnek alsın. Siz kendi dünyanızı değiştirmeyi hedefleyin ki sizin gibiler çoğalınca dünya da değişsin…

Sevgiyle kalın, bilgiyle donanın, çalışma azminizi hiç kaybetmeyin.

Şule Işınsu Özmen

13 Mart 2010

“Dünyayı RESET’lemek İster Miydiniz?”, yazısına bir yorum yapıldı.

  1. Mazlum Dinler

    Hocam o kadar güzel yazmışsınız ki girişimci ruhum tazelendi sanki
    Çok Teşekkürler yazınız için…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir